Türkiye’de derinleşen demokratik kriz ve gençlik hareketinin baskılanmasına dair açıklama

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ekibinin yakın zamanda gözaltına alınması ve tutuklanması, Türkiye genelinde protestoları tetikleyerek ülkede giderek derinleşen demokratik krizi bir kez daha gözler önüne sermiştir. 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri için önemli bir muhalefet figürü ve güçlü bir aday olan İmamoğlu, siyasi motivasyonlarla yöneltilen yolsuzluk suçlamaları ve sözde “terör örgütleriyle” bağlantı iddialarıyla gözaltına alınmıştır. Bu durum, kitlelerce İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dışlanmasına yönelik bir girişim olarak değerlendirilmiştir. Gözaltına alınmadan önce üniversite diplomasının iptal edilmesi, İmamoğlu’nu itibarsızlaştırma ve adaylığını engelleme yönünde sistematik bir çabanın varlığına dair kaygıları artırmıştır. 23 Mart tarihinde ise mahkeme, söz konusu “terör örgütü” bağlantılarına ilişkin suçlamaları düşürmüş, ancak mali suçlar kapsamında İmamoğlu’nun tutuklanmasına karar vermiştir.

Aynı soruşturma kapsamında, Şişli ilçesinde demokratik olarak seçilmiş belediye başkanı Resul Emrah Şahan’ın yerine kayyum atanmıştır. Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık ise görevden alınmıştır. Bu uygulamalar, son yerel seçimlerden sonra ortaya çıkan daha geniş bir eğilimin parçası olarak değerlendirilmektedir. İstanbul özelinde; Esenyurt, Beşiktaş ve Beykoz ilçelerine kayyum atanmış, ve seçilmiş başkanlar olan Ahmet Özer, Rıza Akpolat ve Alaattin Köseler görevlerinden uzaklaştırılmıştır.

Bu antidemokratik uygulamalar yalnızca bireysel siyasetçilere yönelik saldırılar değil, doğrudan demokrasinin kendisine karşı sistematik birer saldırıdır. Bu durum, mevcut düzene karşı çıkanlara hoşgörü gösterilmeyeceğinin açık bir mesajıdır.

Türkiye’de gençler halihazırda kemer sıkma politikaları altında derin yoksulluk, kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı sistematik ayrımcılık ve kayyumlar aracılığıyla seçme hakkının gaspı gibi çoklu baskılarla mücadele etmektedir. İmamoğlu’nun tutuklanması, iktidar ile gençlik arasındaki zaten zayıflamış olan toplumsal sözleşmenin açık bir ihlali anlamına gelmektedir. Ekonomik zorluklar, dışlanmışlık ve yapısal eşitsizliklerle kuşatılmış bir nesil için bu son gelişme, demokratik normlara ve temel haklara yönelik uzun süredir devam eden kurumsal kayıtsızlığın zirve noktası olmuştur.

Buna karşılık, gençler ve üniversite öğrencileri ülke çapında demokrasi, adalet, hukuk devleti, temel özgürlükler ve sosyoekonomik haklar için yürütülen kitlesel harekette öncü bir güç olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin hemen her ilinden gençler, orantısız polis şiddetine, keyfi gözaltılara ve baskılara rağmen evrensel değerleri savunmak üzere sokaklara çıkmıştır. Akademik kurumlar içinde, öğrenciler koordineli boykotlar başlatarak demokratik gerilemenin olağanlaştırılmasını kabul etmeyeceklerini ve yurttaşlık ile kurumsal hesap verebilirliğin yeniden tesis edilmesi gerektiğini açıkça ilan etmişlerdir.

Gençliğin bu tepkileri, gösterilere yönelik şiddetli müdahalelerle bastırılmaya çalışılmaktadır. Fiziksel saldırılar, yoğun ve orantısız biber gazı kullanımı, biber gazı karıştırılmış tazyikli su, vücudun hayati noktalarına hedef alınarak plastik mermi kullanımı gibi uygulamalar endişe verici düzeylere ulaşmıştır. 19-23 Mart tarihleri arasında gerçekleşen şiddetli müdahalelerde, çoğunluğu genç olan 1.133 kişi gözaltına alınmıştır ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Bu gözaltılar sırasında protestoların öncülüğünü yapan gençlere yönelik hedefli polis baskınları düzenlenmiştir. Gözaltı sürecinde, özellikle genç kadınlara yönelik çıplak arama gibi insan onurunu zedeleyici uygulamaların yer aldığı iddia edilmektedir. Bu eylemler, temel insan hakları ve uluslararası demokratik normların açık ihlalidir ve barışçıl muhalefete yönelik devlet baskısının boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Gençlerin örgütlenme ve ifade özgürlüğünü daha da kısıtlamak adına, Türkiye’de gençlik ve kadın örgütlerine ait hesaplar ile bağımsız medya mecralarını da kapsayan şekilde X (eski adıyla Twitter) platformuna erişim engeli getirilmiştir. Bu kısıtlamalar, bant daraltma uygulamalarıyla birlikte, gençlik örgütlerinin iletişim ve koordinasyon yeteneğini ciddi şekilde sekteye uğratmıştır. Bu adımlar, ifade özgürlüğü, bilgiye erişim ve barışçıl toplanma haklarının açık ihlalleridir ve Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukuku ile demokratik standartlar çerçevesindeki yükümlülüklerine aykırıdır.

Bizler—Türkiye Ulusal Gençlik Konseyi (GoFor), CHP Gençlik Kolları, Avrupa Gençlik Forumu, Genç Avrupa Sosyalistleri ve Uluslararası Sosyalist Gençler Birliği—bu anti-demokratik uygulamaları en güçlü şekilde kınıyoruz. Gençler yalnızca Türkiye demokrasisinin geleceği değil; aynı zamanda bugünkü savunucularıdır. Gençlerin ifade özgürlüğü, barışçıl toplanma hakkı ve siyasi katılım hakkı korunmalı, suç unsuru haline getirilmemelidir. Bu hakların sürekli olarak aşındırılması, yalnızca Türkiye’deki demokrasiyi değil, aynı zamanda ülkenin uluslararası insan hakları standartlarına bağlılığını da oldukça zayıflatmaktadır.

Dünyanın dört bir yanında gençlik hareketleri, otoriter eğilimlere karşı direnişin ve demokratik değerlerin savunulmasının temel unsuru olmuştur. Sırbistan’da gençler, yolsuzluk ve yönetim krizlerine karşı harekete geçmiş ve halkta hesap verebilirlik talebini yükseltmiştir. Belarus’ta gençler, 2020 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin şeffaflık ve güvenilirlikten yoksun olduğu gerekçesiyle kitlesel protestoların öncüsü olmuştur. Gürcistan’da öğrenciler ve gençler, medya özgürlüğünü ve sivil toplumu tehdit ettiği düşünülen yasaları protesto etmiştir. Yunanistan’da ise polis şiddeti ve cezasızlık algısına karşı yükselen gençlik protestoları, devletin hesap verebilirliği ve temel özgürlükler konusundaki kaygıları gündeme taşımıştır. Bu hareketler, gençliğin ülke sınırlarını aşan dayanışmasının değişim için en güçlü araç olduğunu göstermiştir. Türkiye’deki gençlik de benzer bir mücadeleyle karşı karşıyadır ve tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi gençliğin direnci ve kararlılığı ülkemizdeki demokrasinin seyrini belirleyecektir.

Tam da bu nedenle, Türkiye’de adalet, demokratik yönetişim ve temel hakların korunması için mücadele eden gençlerin uluslararası kamuoyunun desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyacı vardır. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, Avrupa Birliği kurumları, Avrupa Konseyi ve küresel gençlik hareketi başta olmak üzere ulusal ve uluslararası aktörleri Türkiye’deki gençlerle dayanışma içinde olmaya ve demokratik hakların bastırılmasından sorumlu yetkilileri hesap vermeye çağırıyoruz. Özellikle Avrupa’daki müttefiklerimizi, Türkiye’deki gençlerin sesini daha da güçlü duyurmaya, uluslararası farkındalık yaratmaya ve artan baskılara karşı daha etkili önlemler alınması için savunuculuk yapmaya davet ediyoruz.

Susturulmayacağız. Geri adım atmayacağız. Türkiye’deki gençler olarak hepimizin hak ettiği demokrasiyi talep etmeye, örgütlenmeye ve direnmeye devam edeceğiz. 

GoFor – Gençlik Örgütleri Forumu
CHP Gençlik Kolları
YFJ – Avrupa Gençlik Forumu
YES – Avrupalı Genç Sosyalistler
IUSY – Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği



Önerilenler

Skip to content