İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Eylül’de kurumlara gönderilen “Üniversitelerde Güvenlik Tedbirleri” başlıklı yazının ardından İstanbul Valiliği başta olmak üzere farklı illerde valilikler ve kaymakamlıklar toplantılar düzenlemeye başladı. Bu toplantılarda kampüslerde polis varlığının artırılması, öğrenci etkinliklerinin sıkı denetime tabi tutulması ve öğrencilerin bir araya gelmesini engelleyici uygulamalar gündeme getiriliyor.
Güvenlik adı altında dayatılan bu politikalar, kampüsleri daha güvenli kılmak yerine öğrencileri fişlemenin ve farklı düşünceleri bastırmanın aracı haline getiriliyor. Yazının 3. maddesinde yer verilen “istihbarat faaliyetlerine ağırlık verilerek eylem/etkinlikler ve öğrenci grupları hakkında elde edilen bilgilerin zamanında ve doğru bir şekilde ilgili birimlerle paylaşılması” ifadesi, kampüslerde süregelen fişlemenin derinleşeceğini gösteriyor.
Ne olmuştu?
ODTÜ’de 2021 yılında bir etkinliğe katılan öğrencilerin, İç Hizmetler Güvenlik Birimi tarafından hazırlanan ve rektör yardımcılarının da imzasının bulunduğu bir belgeyle fişlendiği ortaya çıktı. Bir öğrenci, 2025’te yurttan ayrılırken kendisine verilen belgeler arasında bu fişleme tutanağını tesadüfen bulduğunu açıkladı.
Özellikle öğrenci kulüpleri, toplulukları ve temsilcilikleri üzerindeki baskılar, gençlerin üniversite hayatındaki demokratik katılım alanlarını daraltıyor. Yazıda “üniversite yerleşkelerinde, öğrenci yurtlarında ve kampüs dışında bulunan ek binalarda meydana gelebilecek yasa dışı eylem/etkinlik ile asayiş olaylarının önlenmesi için kolluk kuvvetlerinin zamanında bilgilendirilerek önleyici tedbirlerin alınması ve mevzuata aykırı olarak gerçekleştirilen etkinlikler ile katılımcılar hakkında yasal işlemlerin yapılması” maddesi, öğrenci kulüp ve topluluklarının üzerindeki baskının artacağını gösteriyor.
Ne olmuştu?
Geçtiğimiz günlerde Yıldız Teknik Üniversitesi’nde 11 kulüp ile Uludağ Üniversitesi’nde Kadın ve Aile Çalışmaları Topluluğu kapatılmış; Boğaziçi Üniversitesi’nde Öğrenci Ana Faaliyetleri Tüzüğü değiştirilerek kulüp ve topluluklar üzerindeki denetim artırılmıştı.
Yazıda ayrıca aydınlatma ve güvenlik kamera sistemlerinin kontrol edilmesi ile öğrenci olmayan kişilerin kampüse girişlerinin engellenmesine yönelik “parmak izi tanımlama, kartlı geçiş, turnike sistemi” gibi önlemlere de yer veriliyor. Ancak buna karşın üniversitelerde genç kadınların güvenli kampüs talepleri ile toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesine dair talepleri dikkate alınmıyor; Cinsel Tacizi Önleme Komisyonları (CİTÖK) işletilmiyor, kadın ve LGBTİ+ kulüpleri kapatılarak öğrencilerin örgütlü mücadelesi engelleniyor. Bu kapatmalar yalnızca öğrencilerin örgütlenme özgürlüğünü değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği hakkını da ortadan kaldırıyor. Öte yandan parmak izi ve kartlı geçiş gibi uygulamalar güvenlik önlemi olarak değil, öğrencileri denetim altında tutmaya yönelik bir baskı aracına dönüşüyor.
Ne olmuştu?
CİTÖK’ler, uzun yıllarda genç kadın öğrencilerin bir talebi olmayı sürdürüyor. İlk örnekleri 2011’de üniversite ortaya çıkan CİTÖK’ler 2020 itibarıyla ya kapatıldı ya da işlevsizleştirildi.
Üniversitelerde söz söyleyen, kulüplerinde örgütlenen ve demokratik eylemlere katılan gençler ise soruşturmalarla, disiplin cezalarıyla ve KYK yurtlarından atılma tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Bu uygulamalar öğrencileri sindirmeyi, hak arama mücadelesini zayıflatmayı hedeflerken; gençlerin eğitim hakkını ve üniversite yaşamına katılımını doğrudan engelliyor.
“Üniversitelerde Güvenlik Tedbirleri” başlıklı yazı, üniversitelerde mevcut ifade ve örgütlenme özgürlükleri üzerindeki baskıları derinleştiriyor. Kampüslerde söz söyleyen, kulüplerinde faaliyet yürüten ve demokratik eylemlere katılan öğrenciler; disiplin soruşturmaları, uzaklaştırma cezaları ve KYK yurtlarından çıkarma tehdidiyle karşı karşıya bırakılıyor. Gençlerin meşru örgütlenme faaliyetleri ise kriminalize edilip, “terör” söylemi üzerinden güvenlikçi politikalar meşrulaştırılıyor. Bu tür uygulamalar, öğrencilerin akademik ve sosyal yaşamlarını baskı altına alarak yalnızca hak arama mücadelesini zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda eğitim hakkı ve üniversite yaşamına katılım gibi en temel hakları da doğrudan ihlal ediyor.
Gençlik Örgütleri Forumu olarak üniversitelerin bilimsel bilginin yanı sıra özgür düşünce mekanları olduğunu hatırlatıyoruz.
- Gençlerin kendi kulüplerinde, topluluklarında ve forumlarında söz söyleme ve örgütlenme hakkının garanti altına alınsın.
- Üniversitelerdeki polis varlığı başta olmak üzere güvenlikçi politikaların sonlandırılsın.
- Öğrencilerin kampüslerde nitelikli eğitim, barınma ve beslenme talepleri karşılansın.
- Öğrencilerin demokratik haklarına yönelik baskılar son bulsun.