Bu Sefer Sadece Final

Çoğu filmde, romanda, dizide romantik hikayeler Kasım’da başlar. Bu hikaye romantik mi emin değilim ama Kasım’da başladı. Ona eminim.

Hikayemiz bir telefonla başladı. Yine Türkiye’den bir şehir Avrupa Gençlik Başkenti olmak için başvuru yapacaktı. Hem de daha önce denemiş bir şehir. İzmir. Felsefenin doğduğu, kahramanlık hikayelerinde hep adı geçen, beyaz yakalıların büyük şehir değilmişçesine büyük şehirlerden kaçıp yerleşmek istediği, bir tarafı tatil beldeleri bir tarafı sanayi ile dolu, Zeki Müren’in tüm saygısıyla geldiği İzmir.

Avrupa Gençlik Başkenti ünvanı verilirken Avrupa Gençlik Forumu’na başvuran şehrin bulunduğu ülkeyi temsil eden Ulusal Gençlik Konseyi üye olduğu EYF’ye görüşlerini belirtir. Bu yüzden her sene birçok şehir GoFor ile görüşmeler gerçekleştirir. Bazı şehirler ‘onların geleceği’ olan gençler için her şeyi planladıklarını ve bizim de sadece her şeyi bilen ‘yetişkinler’ tarafından yapılan başvuruya görüş bildirmemizin çok iyi olacağını söyler. Bazı şehirler de öyle güzel başvuru yapmışlardır ki GoFor’a ulaşma ihtiyacı bile duymazlar.

İzmir ulaşmıştı. Yalnız bir gariplik vardı. ‘Yetişkin’ kamu kurumu temsilcileri ‘her şeyi’ bilmiyordu. ‘Gelecek’ olan gençler için her şeyi düşünmemişlerdi. Bizimle bu süreci nasıl yürüteceklerini görüşmek istiyorlardı. O an düşündük ki nadir bir doğa olayı yaşanıyor. 

Hızlıca çevrimiçi bir toplantıda buluştuk. Nadir gerçekleşen doğa olayı etkilerini sürdürüyordu. Ben izlemedim ama kuzey ışıkları böyle bir şey sanırım ya da Agave bitkisinin 100 yılda bir çiçek açması da. Öyle çok inandık ki bu görüşmeye, hızlıca İzmir biletlerimizi aldık. Tabi ki GoFor demek üye örgütleri demekti. İzmir’de bulunan üye örgütlerimizi de yüzyüze görüşmeye davet ettik. Ankara’ya göre çok sıcak, İzmir’e göre ‘oh bugün yağmur yağmadı’ denilecek bir havada buluştuk. 

Konu önemli ve acildi. Yapılacaklar da çok basitti. Yanlış anlaşılmasın, başvuru basit değildi. Yöntem çok basitti. Başvuran kurum kendi imkanlarını ortaya koyacak, özneler ve öznelerin temsilcisi olan gençlik örgütleri başkent olunması halinde nelere ihtiyaç olduğunu aktaracak ve son olarak da GoFor yönetimi, sekreteryası ve uzmanı süreci kolaylaştıracaktı.

Ne kadar kolay anlattım değil mi? Milyon milyon eurolar harcama taahhüdünde bulunulan, 2 senesinde hazırlık 1 senesinde asıl faaliyetlerin yer aldığı yüzlerce ve hatta binlerce kalemin düşünüldüğü; bunun içinde birkaç haftanızın olduğu bir başvuru. Geceler gündüzlere karıştı, Türkçe ifadelerin İngilizce olmayan karşılıkları tartışıldı, gençlik örgütleri alanlarına göre ayrıldı, belediye çalışanlarının mesaisi bitti, hayaller kuruldu ve bazı hayaller forma sığmadı, politik söylemler çarpıştı, kamu gözünden dışarı çıkıldı, şehirden destek mektupları alındı, kartvizitine ünvan eklemek isteyen insanlarla görüşüldü, uçaklar uçtu, yollar aşıldı ve sadece ama sadece ilk başvuru tamamlandı.

Tamamlandı tamamlanmasına ama bizim içimizde kalanlar vardı. Daha çok şey anlatmak istiyorduk. O başvuru metnine sığamamıştık. Peki neden? Çünkü Türkiye için önemliydi, gençler için önemliydi, gençlik örgütleri için önemliydi. Biz hala Erasmus ile yurtdışına çıkan gençlerin diğer gençler tarafından şanslı görüldüğü bir ülkeyiz. Gençlik konusunda hala temel sorunları bile çözememiş durumdayız. Üniversiteye giden gençler 6-8 kişilik odalarda kalıp 1.000 TL ile ayın sonunu getirmeye çalışıyor. Çocuk sahibi olup gençliğinden ödün veren ve ‘yetişkin’ olmaya zorlanan insanlar bu ülkede yaşıyor. Hala gençler telefona, bilgisayara, internete ulaşmanın lüks olmadığını karşılarındakine anlatamıyor. Bırakın kültür sanat aktivitesine katılmayı bu ülkede gençler 60-70 liralık dijital platform aboneliklerini sırayla kullanıyor.

Bunların ne alakası var başvuruyla diyebilirsiniz. Biz Avrupa’dakiler ‘ah canım’ diyerek başkent olmayı bahşetsinler diye bunları başvuruya yazmadık. Bu bizim içimizde kalanlardı. Ki sanırız uzun zaman boyunca da kalacak. Buradaki düşünceler aslında Türkiye’deki en azından bir kısım gençlere temas etmemizi kolaylaştıracak planlarımızın altyapısını oluşturuyordu. Belki 20 yaşında 3 çocuklu bir genç konserde eğlenecek, belki üniversiteli bir genç başkent sürecinde gönüllü olup dil pratiğini geliştirecek, belki liseli gençler şehirdeki sanat etkinliklerinde kendine yer bulacak, belki kırsaldaki genç oradaki yaşamı bir atölyede anlatacak ve belki de seks işçisi bir genç haklarıyla alakalı bir eğitime katılacaktı.

Evet evet biliyorum ve biliyoruz. Avrupa Gençlik Başkenti demek sorun çözmek demek değil. Evet her aklımıza geleni de yazamayız. Evet haklısınız, proje değil bu. Yalnız Avrupa Gençlik Başkenti demek katılım demek, gençlerin katılımı demek. Katar’daki dünya kupasına taraftar kiralar gibi genç kiralayamayız. Ve maalesef Türkiye’deki hangi gencin katılımını ele alırsak orası dezavantajlı bir genç kitlesi anlamına geliyor.

Neyse.. Çok daha fazla politikleşmeden süreci anlatmaya devam edeyim. 

İlk başvuruyu gönderdik. Hayaller içinde beklemeye başladık. O arada başvurusu kabul edilen şehirler açıklandı. İçinde Lviv de vardı. Acaba???

Başvurunun 2. turundan önce ilk başvurusu kabul edilen şehirler ile çevrimiçi görüşmeler gerçekleştirildi. Ve ikinci tura kalan şehirler açıklandı. İzmir vardı da Lviv hala oradaydı. Hala işgal altındaydı. Gençlerin, gençlik örgütlerinin ve belediyenin ortak kararıyla 2. tur başvurumuzu iletmeden önce şu teklifi yaptık. Evet Türkiye’de gençler hayatlarını yaşayamıyorlardı ama işgal altında bir ülkede yaşamıyorduk. Şehirlerimize bombalar atılmıyor, silahlara maruz kalmıyorduk. Teklifimiz şuydu: Eğer ki Lviv’e işgal sonrası toparlanma sürecinde destek olmak adına böyle bir ünvanı vermeyi düşünüp pozitif ayrımcılık yapmak istiyorsanız biz bu kararın arkasında olacağız ve süreçten çekilmeyi şu an kabul edebiliriz. Çünkü her nerede olursa olsun savaştan en çok gençler etkileniyor. Elimizden gelen her türlü desteği de Lviv’e vermeye hazırız.

Bu teklifimize karşılık herhangi bir şekilde pozitif ayrımcılık tanınmayacağı cevabını aldık ve bu düşüncelerimizi rafa kaldırıp 2. tur için çalışmaya devam ettik.

Uçaklar uçtu, zoom hesapları meşgul edildi, tartışmalar uzadı, yine hayaller formlara sığmadı, otellerde geceler gündüz oldu, kahvaltıda ‘simit’ kelimesi yanlışlıkla kullanıldı, belediye ile GoFor üyeleri resmi temasların dışına çıktı, son dakika eklemeler yapıldı, maalesef yine mesai saati dışında kamu görevlileri çalıştı, çeviriler can yaktı, kahveler bardaklara su gibi aktı, GoFor uzmanı gençliğinin son damlalarını harcadı, krizler aşıldı, süreçten pay çıkarmak isteyenler tanındı, çok yorgunluklar atlatıldı ve başvurunun 2. turu tamamlandı.

Sonrası sessizlik, sonrası bekleyiş…

Bu turda eleme olmadı. 4 şehir devam ediyorduk. Ve artık finaldeydik. İlk defa Türkiye’den bir şehir finaldeydi. Evet hala aramızda ‘Lviv’e verecekler tabi ki. Boşuna umutlanmayalım’ diyorduk. Bu arada yanlış anlaşılmasın. Lviv bomboş bir başvuru yaptı da sadece isminden dolayı onlara verdiler demek değildi bu. Kimisi ülkesinden uzakta, kimisi bol elektrik ve internet kesintili şehirlerinde bu başvuru için çalışan ekibi vardı Lviv’in. Gayet de iyi hazırlandıklarını duyuyorduk ve biliyorduk. E ama biz de çalışıyorduk. O umutla çalışıyorduk. Bir ilki başarmıştık ve finaldeydik. Neden bi anda tüm ilkleri başarmıyorduk?

3. tur için zamanımız daha azdı ama biriken bir sürü şey vardı. Eklendikçe eklendi, sadeleştikçe sadeleşti. Belediyenin farklı birimlerinden ve kişilerinden destekler alındı, GoFor ekibinin İzmir çıkarmaları devam etti, örgütlerimiz zaten oradaydı. Umutlar gittikçe artıyor, son dakika çalışmalarına son dakika toplantıları ekleniyor, kahveler yetmiyordu. Şimdi 3 tur için de yazdıklarımızı burada yazamayacağım ama içimize en çok sinebilecek hallerde başvuruları göndermiştik. Arada teknik aksaklıklar oldu, iletişim problemleri yaşadık, geç kaldığımız zamanlar oldu, hevesimiz kırıldı ama bir anda tekrar toparladık. Yorgun düştük çünkü tek işimiz Avrupa Gençlik Başkenti değildi. Hem Gofor’un, hem üye örgütlerinin hem de belediyenin bir sürü devam eden işi vardı. Bir de onlara koşturuyorduk ama o umut varya o umut. Heh işte yukarda politik politik anlattığım (hmm baya politik) gençler için içimizdeki umut sürekli devam ediyordu. O umutla başvuruyu tamamladık.

Böyle hızlıca anlattım ama bir kamu kurumuyla çok az temasının olduğu gençlik örgütlerinin genç temsilcileri milyonlarca euroluk bir projeyi GoFor’un ekibi ve uzmanıyla kolaylaştırdığı şekilde tamamladı. Hem de tek bir amaç ve umutla. Kamu kurumundaki ‘yetişkinlerin’ her şeyi bilmediği şekilde ve bazı gençlik örgütlerinde ‘genç’ oldukları için söz hakkı verilmeyen akranlarını özne olarak kendi örgütlerinde temsil eden gençlerin katkılarıyla.

Şimdi geriye 2 adım kalmıştı. Biri Brüksel’de jüri karşısında sunum biri de sonucun açıklanacağı seremoni. Referans vermekten elim ağrıdı ama hani yukarda yazmıştım ya Türkiye’deki tüm gençler dezavantajlı diye. Brüksel’deki sunuma gençlik örgütü temsilcisi bir arkadaşımızın gitmesini istedik. Başvuru sahibi belediyenin temsilcisiyle beraber. Peki ne oldu? Bu sürece uzun uzun emek veren, katkı sunan, mücadele eden ve herkesle aynı umudu taşıyan genç vize alamadı. Hatta bırakın vize almayı, bir buçuk ay boyunca başvurusu değerlendirilmedi bile. İşte yine döndük politik politik konuşmalara. Neyse, sunum Brüksel’de eksiksiz tamamlandı. Jüriye anlatılması gereken her şey anlatıldı.

Ve seremoni…

Bu kadar yazdık, yazdık, yazdık. Geldik finale. Eh canlı yayını izlediyseniz veya bizi takip ediyorsanız sonuçtan haberiniz vardır. Olmadı. Ama bu sefer olmadı. Gelecekte bir sene, belki başka bir şehirde bu ünvanı göreceğimize inanmıyoruz. Çünkü göreceğimizden eminiz.

Evet zor bir yol, evet çok emek gerektiriyor. Yine de biz her sene ‘her şeyi’ bilmeyen ‘yetişkinlerin’ ve özne olarak gençlerin, gençlik örgütlerinin yer aldığı başvurularda aynı yolu yürümeyi ve aynı emeği Türkiye’deki her şehir için vermeyi taahhüt ediyoruz. Final ile yetinmeyeceğimizi biliyoruz. 

Yazıyı da sonlandırırken sanırım birçok teşekkür sıralamam gerekiyor…

Aynı umudu ve inancı paylaşarak bu sürece emek veren İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gençlik alanında çalışan emekçilerine, GoFor denince akla gelen çok değerli üye örgütlere ve onların genç temsilcilerine, GoFor uzmanı olarak sürece başlayıp başvuruyu sahiplenmenin de ötesine geçip gençlik çalışanlığı, eğitmenlik, çevirmenlik de dahil birçok görev alan Can Ercebe’ye, hem İzmir’deki başvuru süreçlerinde hem de final seremonisinin yapıldığı Tiran’da GoFor’u temsil eden ve bir sürü yoğunluğun arasında seyahatlerine İzmir’i ekleyip geceleri gündüzlere bağlayan GoFor sekreteryasındaki çalışma arkadaşlarıma çok teşekkür ederim…

2026’da veya biraz ilerleyen yıllarda Türkiye’deki Avrupa Gençlik Başkenti’nde görüşmek üzere!

Mustafa Onur Kaygısız

Gençlik Örgütleri Forumu

İletişim ve Örgütlenme Koordinatörü

Sosyal Medya

Arama

Önerilen Yazılar